-
1 air
adj. hava————————n. hava; gökyüzü; esinti, hafif rüzgâr, eda, yayın, tavır, melodi, nağme, caka; fiyaka, çalım————————v. havalandırmak, güneşe sermek, kurutmak, söylemek; ortaya dökmek, açılmak* * *1. hava 2. havalandır (v.) 3. hava (n.)* * *[eə] 1. noun1) (the mixture of gases we breathe; the atmosphere: Mountain air is pure.) hava2) (the space above the ground; the sky: Birds fly through the air.) hava, gökyüzü3) (appearance: The house had an air of neglect.) görüntü4) (a tune: She played a simple air on the piano.) melodi2. verb1) (to expose to the air in order to dry or make more fresh etc: to air linen.) havalandırmak2) (to make known: He loved to air his opinions.) dile getirmek, bildirmek•- airbag- airily
- airiness
- airing
- airless
- airy
- airborne
- air-conditioned
- air-conditioner
- air-conditioning
- aircraft
- aircraft carrier
- airfield
- air force
- air-gun
- air hostess
- air letter
- airlift
- airline
- airliner
- air-lock
- airmail
- airman
- air pollution
- airplane
- airport
- air-pump
- air-raid
- airship
- airtight
- airway
- on the air
- put on airs / give oneself airs -
2 publish
v. yayınlamak, basmak, çıkarmak, duyurmak, ilan etmek, kamuoyuna açıklamak, yaymak, ileri sürmek, ortaya dökmek* * *yayınla* * *1) (to prepare, print and produce for sale (a book etc): His new novel is being published this month.) yayınlamak, basmak2) (to make known: They published their engagement.) ilân etmek, halka açıklamak•- publishing -
3 divulge
v. açığa vurmak, ifşa etmek, ortaya dökmek, yaymak* * *1. açığa vur 2. açıkla -
4 pour out the vials of one's wrath
öfkesini ortaya dökmekEnglish-Turkish dictionary > pour out the vials of one's wrath
-
5 put all the goods in the shopwindow
her şeyi ortaya dökmek, her şeyi açıklamak, açıkça konuşmakEnglish-Turkish dictionary > put all the goods in the shopwindow
-
6 put one's cards on the table
bildiklerini ortaya dökmek, samimi olarak açıklamak -
7 pour out the vials of one's wrath
öfkesini ortaya dökmekEnglish-Turkish dictionary > pour out the vials of one's wrath
-
8 put all the goods in the shopwindow
her şeyi ortaya dökmek, her şeyi açıklamak, açıkça konuşmakEnglish-Turkish dictionary > put all the goods in the shopwindow
-
9 put one's cards on the table
bildiklerini ortaya dökmek, samimi olarak açıklamak -
10 auspacken
-
11 Wäsche
Wäsche f <Wäsche; o pl> (zu Waschendes) kirli(ler), çamaşır; (Waschen) (çamaşır) yıkama; (Bettwäsche) yatak takımı; (Tischwäsche) sofra takımı; (Unterwäsche) iç çamaşırı;in der Wäsche çamaşırda;fig schmutzige Wäsche waschen kirli çamaşırları ortaya dökmek -
12 give vent to (sth)
(güçlü bir duygu) tutamamak, ifade etmek, ortaya dökmek -
13 bringen
bringen <bringt, brachte, gebracht> ['brıŋən]vtdas Essen auf den Tisch \bringen yemeği sofraya getirmek;etw in Ordnung \bringen bir şeyi yoluna koymak;jdn vor Gericht \bringen biriyle mahkemelik olmak;Glück \bringen şans getirmek;jdn in Verlegenheit \bringen birini bozmak [o mahcup etmek];etw an den Tag \bringen bir şeyi ortaya çıkarmak;jdn auf die Palme \bringen ( fig) birini çileden [o zıvanadan] çıkarmak;jdn auf Touren \bringen birini harekete geçirmek;jdn auf etw \bringen birinin aklına bir şey getirmek;jdn aus dem Konzept \bringen birinin aklını karıştırmak;etw zur Sprache \bringen bir şeyi dile getirmek;etw zu Papier \bringen bir şeyi kâğıda dökmek;etw auf den Markt \bringen bir şeyi pazara çıkarmak;ein Kind zur Welt \bringen dünyaya bir çocuk getirmek;es weit \bringen (hayatta) yükselmeketw an sich \bringen üstüne geçirmeketw mit sich \bringen; ( zur Folge haben) bir şeyi beraberinde getirmek, bir şeyi doğurmak [o neden olmak]etw hinter sich \bringen bir şeyi bitirmek, bir işi hâlletmek;sie wollen sie unbedingt unter die Haube \bringen onun başını ille bağlamak istiyorlar, onu ille baş göz etmek istiyorlar;seine Schäfchen ins Trockene \bringen ( fig) küpünü doldurmak;jdn um die Ecke \bringen ( fam) birini öldürmekwas bringt das? bu ne getirir?;das bringt doch überhaupt nichts! bu hiçbir şey getirmez ki!4) ( wegnehmen)jdn um etw \bringen birini bir şeyden etmek;jdn ums Leben \bringen birinin canına kıymak;jdn um den Verstand \bringen birinin aklını başından almak5) jdn zum Lachen \bringen birini güldürmek;etw nicht übers Herz \bringen bir şeye gönlü razı olmamak, bir şeye kıyamamak;du bringst mich nicht dazu, das zu tun bunu bana yaptırtamazsın -
14 تدفق
Iتَدَفَّقَ1. taşkınlıkAnlamı: taşkın olma durumu2. gelmekAnlamı: akmak, cereyan etmek3. dökülmekAnlamı: dökmek işi yapılmakIIتَدَفُّق1. coşku2. indifaAnlamı: püskürtme3. püskürtmeAnlamı: püskürtmek işi4. galebeAnlamı: üstünlük, çokluk
См. также в других словарях:
ortaya dökmek — 1) çıkarmak, göstermek 2) açıklamak Bunun için dağarcığında ne var ne yok, tümünü ortaya döker. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek — (birinin) birinin ayıp, kusur veya suçlarını açıklamak, söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dökmek — i, er 1) Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek. S. F. Abasıyanık 2) Belli bir yere boşaltmak Sigara tablasını dökmek. 3) Akıtmak, düşürmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydana dökmek — hepsini sergilemek, ortaya dökmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun dökmek — halk inanışına göre erimiş kurşunu, hastanın üstünde, içinde su bulunan bir kaba dökerek ortaya çıkan şekillerin yorumuyla nazar, büyü, hastalık vb. şeyleri önlemek, iyileştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta — is. 1) Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre Yılın ortası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kirli çamaşır — is. 1) Kirlenmiş giyecek 2) mec. Yasal olmayan, saklı, gizli iş Ablasının kirli çamaşırlarını herkesten iyi bilir ama ablası da onun kumar borçlarını öder. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kirli çamaşırlarını ortaya dökmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
faş etmek — gizli olanı açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek Bu telaffuz, onun dadılı, matmazelli geçmiş çocukluğunun izlerini de faş ederdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ifşa etmek — gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak, ilan etmek, afişe etmek, reklam etmek Sırrı ifşa etmediyse ne yapmışlar? R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz nuru — is. 1) Yoğun bir emek sonucu ortaya çıkan iş 2) İyi bir iş ortaya çıkarmak için yapılan emek Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller göz nuru dökmek gözümün nuru … Çağatay Osmanlı Sözlük